Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA

Cumhuriyetten önce mevcut alfabenin değiştirilmesine yönelik hangi adımlar atılmıştır? Araştırınız.

“Cumhuriyetten önce mevcut alfabenin değiştirilmesine yönelik hangi adımlar atılmıştır? Araştırınız.” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

Cumhuriyetten önce mevcut alfabenin değiştirilmesine yönelik hangi adımlar atılmıştır? Araştırınız.

Cumhuriyetten önce mevcut alfabenin değiştirilmesine yönelik hangi adımlar atılmıştır? Araştırınız.

  • Cevap: 

Cumhuriyet döneminde alfabe değiştirilmesine yönelik ilk öneri 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde işçi delegelerinden Ali Nazmi tarafından verilmiş, ancak başta Kongre başkanı Kâzım Karabekir olmak üzere delegelerden büyük kısmı tarafından sert tepkiyle karşılanmıştır.

Kâzım Karabekir Hakimiyyet-i Milliyye gazetesinin 5 Mart 1923 tarihli baskısında verdiği demeçte: Arkadaşlar, bugün hangi ecnebî ile görüşseniz ilk işiteceğiniz sözler: “Türkçe gayet güzel bir lisandır, kolaydır, fakat harfler fenadır.” Bunlar bütün ecnebîlerin ağzında ve sizinle ilk görüşen bir ecnebînin size telkin edeceği şeylerdir. Ve bu fikir ekseriyyetle gayr-ı İslâm insanlardan ibaret olan birtakım tercemanlar vasıtasiyle her tarafta ve hassat’an Istanbul’da ecnebîlere telkin edilmektedir…. Bizim dilimizi terennüm edecek hiçbir Lâtin hurufu yoktur. Bugün Fransızca huruf o kadar karışıktır ki bizim dilimizi kabil değil terennüm edemez.” diyerek öneriye tepkisini dile getirmiştir.

Alfabe tartışmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ilk taşıyan İzmir milletvekili Şükrü Saracoğlu olmuştur. Saracoğlu, Maarif Vekâleti’nin bütçesinin görüşüldüğü 25 Şubat 1924 tarihli oturumunda gösterilen gayrete rağmen, yine de halkın okuma-yazma oranının düşüklüğünü Arap alfabesine bağlıyordu: “Benim kanaatimce, bu büyük derdin en vahim noktası harflerdir. Eğer ben Arap harfi diyecek olursam burada da acaba benim fikrime tuğyan ve isyan edecek var mı? Efendiler! Bunun yegâne kabahati harflerdir. Arap hurûfatı, Türk lisanını yazmaya müsait değildir. Hacımızın, hocamızın, amirimizin, memurumuzun gayretine, asırlardan beri yapılan bunca fedakarlıklara rağmen halkımızın ancak yüzde ikisi veya üçü okumuştur” (Levend, 1972:395)

Kültürel anlamda muhafazakâr aydınların alfabe değişikliği konusunda duydukları rahatsızlığın gerekçesini anlamak mümkündü. Köprülüzâde M. Fuad ve Zeki Velidi (Togan) gibi Türkçüler, böyle bir değişikliğin uzun vadede bir “kültür buhranı”na yol açacağını savunuyorlardı. Üstelik Latin harfleri Batı medeniyetine dahil olmanın zorunlu bir koşulu da olamazdı. İlginç bir şekilde Musevi Avram Galanti de Latin harflerine aynı gerekçelerle karşı çıkıyordu. Galanti’ye göre “ilerleme” ile alfabe değişikliği arasında kurulan bağıntı da tamamen temelsiz bir iddiaydı. Nitekim Japonlar, geleneksel alfabelerini korudukları halde hızla modernleşebilmişlerdi.

20 Mayıs 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bir oturumda “beynelmilel rakamların” kabulü görüşmeleri sırasında, Kastamonu milletvekili Hasan Fehmi Bey’in sorusuna cevap veren Maarif Vekili Mustafa Necati, konunun en kısa zamanda oluşturulacak bir “encümen” tarafından karara bağlanacağını ifade etmişti. (Levend, 1972:400) Kurulan Dil Encümeni’nin çalışmaları sonunda biri alfabe, diğeri dil olmak üzere iki ayrı rapor hazırlanmıştı. Alfabe raporuna göre Dil Encümeni, Latin esasında bir alfabenin ortak ve ve edebî dilimizin dayandığı İstanbul Türkçesine uygulanabileceğine karar vermiş ve bu amaçla yeni bir harf sistemi meydana getirmişti.

Bu raporun ertesinde 9 Ağustos 1928 akşamı Mustafa Kemal Atatürk, Sarayburnun’daki büyük eğlentide de, etrafını saran halka hitaben, ilk defa harf inkılãbını açıklayarak yeni harflerin kabul edilmesi lazım geldiğini belirttikten sonra:

“… Bir milletin, bir heyet-i içtimâînin (toplumun) yüzde onu okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez, bundan insan olanlar utanmak lâzımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış bir millettir, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir. Fakat, milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz (düzelteceğiz).” diyerek yeni alfabe önerisinin onaylandığını ve yakında yasal bir düzenlemeye konu olacağının işaretini vermişti.

Mustafa Kemal, Sarayburnu söylevinden sonra çıktığı yurt gezilerinde yeni alfabeyi bizzat kendisi halka tanıtmaya başladı. Dolmabahçe Sarayı “Başöğretmen”in daha seçkin öğrencilerine ev sahipliği yapıyordu. Atatürk, 1 Kasım 1928’de yaptığı açılış konuşmasında bu birkaç aylık alfabe seferberliğini hâlâ tereddüt yaşayanların kuşkularını gidermeye yönelik “basit bir tecrübe” sunacaktı.

Atatürk’ün konuşmasından hemen sonra “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun” teklifi Tekirdağ milletvekili Cemil (Uybadın), Afyonkarahisar milletvekili Ali (Çetinkaya) ve Erzincan milletvekili Saffet (Arıkan) tarafından meclis başkanlığına verilmiş ve aynı gün mecliste kabul edilmiştir. 1353 sayılı kanun 3 Kasım 1928’de Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

12. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları Adım Adım Yayınları Sayfa 117 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

Tarih Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Yorum Yap

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!